13 Kasım 2013 Çarşamba

Eskide Kalmış Ruhlara Çankırı Sokaklarından Selam Olsun

Bazen insanın yeryüzünde yaptığı  yorucu, sıkıcı ve monoton gezilerden sıyrılıp iç alemine inmesi gerekmektedir. İçindeki tadilatların, yenilenmelerin gidişatını kontrol etmelidir. Bunu bugün yapabilmenin huzuruyla kaplı tüm iç alemim. Kulağıma deruni bir müzik, koluma fotoğraf makinemi takarak bedenimi Çankırı sokaklarına ruhumu ise kendiyle başbaşa bıraktım. Bu kısa ama hafifletici gezimden objektifime yansıyan kareleri, ruhu eskilerde kalmış tüm insanların iç alemine hediye ediyorum. Buyur seyreyle azizim;
Yaklaşan sonbaharın en güzel renkleriyle döşenmiş Çankırı sokaklarında hep birlikte gezelim. Hem böylece ülkemizde hala bazı insanlarımız tarafından bilinmeyen Anadolu’nun bu sakin ve sıcak şehrini birlikte yeniden keşfetmiş oluruz.





Bugün tanıştığım bu tatlı kedi benim 10 yıllık kedi fobimi yenmeme vesile oldu. Huzurunuzda ona teşekkür etmek istiyorum. 

Her gün okula giderken geçtiğim bu yol bütün bu dünyanın süsünün, çekiciliğinin geçici ve sahte olduğunu hatırlatır bana.


Ve her gün geçtiğim bu tren yolu uzaklarda yaşıyormuş gibi gelen düşlerime ulaştırır beni.


Ancak buradan her geçtiğimde kestane aşkım son haddine ulaşıyor ve cüzdanımın içini düşününce nefsimi dizginlemeye çalıştığım uzun bir süreçten geçiyorum. Yine de bana poz veren abiye teşekkürlerimi bir borç bilirim.



Sokakları en çok güzelleştiren çocuklardır. İçi harabeye dönmüş insanların yıktığı, bombaların düştüğü, kardeşin kardeşinin kanını nehre döndürdüğü, birbirine selamı çok gören yalnız insanlar topluluğu olan şehirlerin bile sokaklarını sadece ama sadece çocuklar güzelleştirebilir.



Yaşamımız bir minare gölgesinde güzelleşir ve anlam kazanır. (Yer:Sultan Süleyman Camii )

Minarelerimiz ile Hilalimiz yan yana durduğu sürece bizler de yeniden doğmak için her zaman hazır olacağız. (Yer: Buğday Pazarı Medresesi)



Pencereler, içerdeki insanların duvarlarını kırıp yansıttıkları iç dünyalarıdır, bir dışa vurumdur.

Ve iç dünyaların kelimelere dönüşme sürecinde ağzımızın tadını daim eyleyen çaylarımızı himaye eden çaydanlıklar en eskisinden Çankrı Buğday Pazarı Medresesi’nde.



Ve bazen de duygularımız bir tuz üzerinde şekil alır, anlamlaşır. Duyguların ve emeklerin sonunda birer sanat eseri oluşur ellerimizde.





Ama en önemlisi duygularımızın, düşüncelerimizin temelini atan beni biz yapan kültürümüz, geleneklerimizdir kopmamamız gereken. Çankırı bu yönüyle tam bir eski ruhlar diyarıdır. Özünden kopmamış insanların samimi “abisini” sözcükleriyle karşılar misafirini. Bir tek eteği dizinin üstünde kalmış, elleri birbirine sahtekarca çözülmek üzere bağlanmış, emanet olarak aldıkları evlerin altını üstüne getirerek bırakan, tanıdık gelmeyen kız ve erkeklere alışamamıştır. Çünkü bunlar bize ait şeyler değildir. Bu nedenle Çankırılılara yobaz, içine kapanık diyorlar eğer bunları kabullenmemek yobazlık ise evet dibine kadar yobazlar. Yaranlık kültürünün sağlam temelleri üzerine kurulmuş bu şehir için yobaz kelimesi ne kadar iğreti duruyor değil mi?





Sözün bittiği yerde artık sizleri Çankırı sokaklarında bir başınıza bırakıyorum. Sakın korkmayın her ne kadar pek tanımasanızda buraları kendi memleketinizin topraklarında geziyormuş gibi henüz yağmış yağmurun ıslattığı toprağın kokusunu içinize çeke çeke gezebilirsiniz. Kalın sağlıcakla…










13 Ağustos 2013 Salı

artık gülmek yasak size!

 
“Çeyrek tesettürlüler”e “Ne olur artmasaydı bu tahripçilerin sayısı” diyerek sitem eden Demirci, “kahkaha atarak, ellerinde dondurmalar yalayarak gezen tesettürlü kızlara” ve “parklarda kültürfizik yapan Müslüman hanımlara” seslenirken “Ya imanını ciddiye alan mü’minlerden olalım ya da hangi kafaya sahipseniz ona göre yaşayın” diyor.
 
bence de Müslüman kadınlar gülmesin artık.
sokağa bile çıkmasınlar hatta camilere bile gitmesinler isterken çalışıyorlar, geziyorlar, okullara gidebiliyorlar, başarılı olabiliyorlar.
o Müslüman kadınlar sanattan, psikolojiden tıptan hukuktan sosyolojiden ve daha bir sürü şeyden anlıyorlar. camilere bile girmesinler isterken onlar kafeler de oturup spordan sanattan konuşabiliyorlar. önlerine o kadar engel çıkarttık önce meclise almadık sonra okullara sonra bütün sanatsal bilimsel etkinliklere ama onlar yine de başarılı olmayı başarabildiler. en çokta bu sıkıyor insanın canını, onca sıkıntıya rağmen dışarda eğlenebiliyorlar dahası gülebiliyorlar ve açıkçası bu bizim sinirimizi bozuyor.
gülerken o kadar parlıyorlar ki insan her şey hallolacak zannediyor, sıkıntılar bitecek zannediyor. halbuki bizim mutsuz insanlara, mutsuz ve umutsuz kadınlara, annelere, eşlere ihtiyacımız var!
 

8 Temmuz 2013 Pazartesi

yıldızlar-rüzgar-bisiklet

 
kocaman parlak yıldızlar
rüzgar
bisiklet
küçük kız dünyadaki her şeye sahip olduğunu hissetmişti
o oturmadan rüzgara karşı bisikletini sürerken o kocaman yıldızların onu izlediğini biliyordu
özgürlüğü yüzüne çarparken bütün yıldızların onu kıskandığı biliyordu
özellikle çukurların üzerinde gidiyordu
belki o çukurlar onu yeteri kadar zıplatırdı da yıldızlara ulaşabilir onların arasında bisiklet sürebilirdi
eminim o zaman daha özgür olurdu
ve üç kara bulut önüne çıktı küçük kızın ve bisikletini elinden aldılar
özgürlüğünü elinden aldılar
kocaman yıldızları hüzne boğdular
 
eğer biri sizi bisiklet sürmekten alıkoyuyorsa bilin ki o dünyanın en kötü insanıdır.

29 Haziran 2013 Cumartesi

tevafuktur şiirler...


yaz...

ben ah derim ve severim ah
demeyi sevenleri, keşiş dağına 
bakıp bakıp güneşi bardağına 
dilimlemiş şehzade gibi gümrah
mûsikâr çınarı ve çelebi gülü de 
Meryemce gelir çünkü şehre yaz
âh saçları çözük ve sanki örgülü de
hümâdan başkası onlara dokunamaz
adı aşksa nilüferle örttüğümüzün 
her şey erguvan olmak için var 
bektaşi yıldızlar, melami rüzgar
ve büyük aile gibi dağılan hüzün 

külahı sarı "babam", keşkülü arı

Bursa, âh gökten inmiş o rüyâ kasrı

Ercan YILMAZ

Güneşin henüz battığı bir andı. Evimin terasında, tenimin hissedemeyeceği kadar silik bir rüzgarın eşliğinde elimdeki kitabın sayfalarını çevirirken karşıma çıkan bu şiir, havasını soluduğum şehrin,şehrimin ne kadar olağanüstü olduğunu gözlerimin önüne mısra mısra sıraladı. Ve bende tekrar bu sihirli havanın tüm damarlarımda dolaşmasına izin vermek için derin bir nefes alıp sayfayı değiştirdim...

24 Haziran 2013 Pazartesi

kurşun kalem


19.12.12
bugün anladım ben kurşun kalemleri seviyorum. kontrol bende oluyor o zaman. istemediğimi siliyorum ya işte onu seviyorum.
hiç yazmamış gibi oluyorsun
hiç yaşamamış gibi

19 Mayıs 2013 Pazar

Kadına Şiddete Karşı Müslüman İnsiyatifi

Kadına şiddete karşı bir Müslüman olarak bir insan olarak neler düşünmemiz neler yapmamız gerektiğiyle ilgili mükemmel bir programdı.
O günde anladım ki kimse "açık, saçık" giyindiği için tacize ya da tecavüze uğramıyor. Erkek dışarıda  gördüğü kadın yüzünden tahrik olmuyor. Erkek dışarı çıkmadan önce tahrik oluyor bir şekilde. Televizyonla internetle. Ama savunmasız olanlar o kutuların içindeki bedenler değil. Savunmasız olanlar dışarıdaki kadınlar. Açık mı? Kapalı mı? Davetkâr mı? Değil mi? genç mi? yaşlı mı? Bunların hiçbir önemi yok. Tek soru şu: savunmasız mı? Değil mi? bu sorunun cevabı evet ise kadın tacize ya da tecavüze uğruyor. Bunun tek açıklaması ahlaksızlık.
Şiddete gelince. Artık İslam'da kadına şiddet var mı yok mu diye tartışmaya hiç mi hiç gerek yok. Dinde kadına şiddet  yoktur, İslam'da şiddet yoktur. Nokta.
 
Bu insanlar güzel şeyler yapıyor ve daha da güzelini yapmak için uğraşıyorlar.
Eğer biz Müslümansak,
Eğer biz Müslüman kadınlarsak
Eğer siz Müslüman erkeklerseniz
bunu desteklemek elimizden geleni yapmak boynumuzun borcudur.

15 Nisan 2013 Pazartesi

Farklı Açı

 
 
Burası bir cami.
Öncelikle boş. Bomboş. Ses yok, seda yok.
Bir kaç görevli dışında kimse yok.
Belki bazen uzaktan gelen bir Kur'an sesi duyarsınız.
Bazı önemli günlerde tıklım tıklım da görebilirsiniz camileri.
Cuma günleri
Bayramlar
Onun dışında meşhur bir yer olmadığı sürece gidilmez camiye.
Ne yapılacaksa oturur evde yapılır.
 
İşte burasıda kilise.
Öncelikle boş. Bomboş. Ses yok, seda yok.
Bir kaç görevli dışında kimse yok.
Belki bazen uzaktan gelen bir ilahi sesi duyarsınız.
Bazı önemli günlerde tıklım tıklım da görebilirsiniz kiliseleri.
Pazar günleri
Bayramlar
Onun dışında meşhur bir yer olmadığı sürece gidilmez kiliseye.
ne yapılacaksa oturur evde yapılır.
 
 
 
Bu tablo bizi kahretmeli.
Sahipsiz kalmış bizim evimiz.
Huzuru camileri boş bırakıp dar, küçük, çok eşyalı, çok dünyalı odalarda bulabileceğimize inanıyorsakçok büyük bir yanılgı içerisindeyiz.
Herkes başını dışarı çıkarıp bakmalı.
En fazla 10 dklık bir yürüme mesafesi uzaklığında bir cami göreceğinizden eminim.
En az bir vakit namazı evimizde kılmamız gerekmez mi?
 
not:biri bizi camiye çağırıyor.
 

Template by:
Free Blog Templates